Turkuvaz Medya Grubu tarafından düzenlenen ‘3. Finansın Geleceği Zirvesi’nin ardından Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in katılımıyla dün Para Sohbetleri’nin 11’incisi gerçekleştirildi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Orta Vadeli Programı’n çalıştığını ve sonuç verdiğini vurgulayarak, “Programlar sadece teknik birer doküman değildir, programlar gerçekçi olduğu oranda kararlılıkla uygulandığı ve toplumsal desteği kazandığı zaman başarılı olur, biz bunu başarabiliriz. Dolayısıyla biraz sabır ve tüm kesimlerin desteğini bekliyoruz” diye konuştu.
Bakan Şimşek, katılımcıların sorularını yanıtladığı basına kapalı olarak gerçekleştirilen oturum öncesi OVP’nin hedefleri ve uygulamadaki sonuçlarına ilişkin bir sunum gerçekleştirdi. Şimşek, OVP’nin hem kamu hem de özel sektör için bir yol haritası niteliğinde olduğuna işaret ederek “Eylül ayı başında Sayın Cumhurbaşkanımız açıkladı. Bugün daha çok program çalışıyor mu diye bakmak lazım. Bu soruya yanıt vermek için hedefleri öncelikle hatırlatayım. En önemli hedef en önemli sorununuz neyse odur, enflasyon. Enflasyonu tekrar tek haneye indirmek, fiyat istikrarını sağlamak, deprem nedeniyle bozulan mali dengelerimizin yeniden tesis edilmesi, büyümede yeniden dengelenme, sürdürülebilir cari açık ve rezerv biriktirilmesi… Tüm bunların hepsini kalıcı hale getirebilecek bir yapısal reform bütünü var ve OVP’den kastımız da bu” dedi.
Aylık bazda enflasyon patikaya oturmuş durumda
Dezenflasyon programı kapsamında geleneksel para politikasında sıkılaşma, seçici kredi sıkılaşması ve miktarsal sıkılaştırma olduğunu bununla birlikte gelirler politikası ayağının da bulunduğunu dile getiren Şimşek, şöyle konuştu: “Enflasyon yıllık bazda 2026 sonunda tekrar tek haneye inecek. Enflasyon bu sene için yüzde 65 civarında görünüyor, gelecek sene yüzde 36’ya düşecek bir sonraki sene 14 ve nihayet tek hane. Bu patika nasıl olacak diye yıllık bazda baktığınızda enflasyon bir süre daha yüksek seyredecek. Aylık bazda özellikle çekirdek enflasyonda son üç ayda bir trend var. Bu trend oldukça net, aylık enflasyonda ivme kaybı var ve şu an itibariyle çok rahat şekilde söyleyebilirim ki yıl sonu hedefimizle aynı doğrultuda patikaya oturmuş durumda.”
2024 yıl sonu hedefinin yüzde 36 olduğunu yineleyen Şimşek hesapların bu hedefe göre yapılması gerektiğini dile getirerek bu hedefin tutturulamayacağını söyleyenlere yönelik ise şöyle dedi: “Bazıları şunu söylüyor, enflasyon şu anda yüzde 65, önümüzdeki birkaç ay yıllık bazda yükselecek ve yüksek kalacak. Nasıl olur da yüzde 36’ya iner? Çok basit. Birincisi para politikasında attığımız adımların gecikmeli etkisi gelecek sene devreye girecek, özellikle yılın ikinci yarısı. İkinci olarak bu sene önemli deprem yaşandı ve depremin etkisiyle inşaat malzemeleri bu yılın ikinci yarısında çok hızlı arttı. Yine temmuz ayında bütçe açığını daraltmak için önemli adımlar attık. Bunlar da enflasyonist adımlardı. Gelecek yıl temmuz ayında bunlar da endeksten düşecek. Maliye politikasında bu sene deprem nedeniyle gelecek sene de bir miktar daha geniş daha açıkla karşı karşıyayız. Bunun da enflasyonist etkisi var, ama beklentiler kanalı çok önemli. Son 2 ayda enflasyon beklentilerinde 5 puana yakın iyileşme var. Hala piyasanın enflasyon beklentisi yüzde 40 civarında. Ben inanıyorum ki önümüzdeki 3-4-5 ayda enflasyonun kalıcı olarak daha düşük patikaya oturduğunu aylık bazda gösterebileceğiz ve bunu gösterdiğimizde piyasanın enflasyon beklentileri bizim hedefimizle aynı doğrultuya gelecek. Dolayısıyla enflasyon konusunda gerçekten şu anda program çalışıyor.”
Düşük tek haneli enflasyonda firmalar 10 yıl vadeli tahvil çıkarabilir
Bakan Şimşek, aylık enflasyon rakamlarına bakıldığında çekirdek enflasyonda programın çalıştığının görüleceğini söyleyerek şöyle devam etti: “Dezenflasyonu kalıcı şekilde başarabilirsek Türkiye’de öngörülebilirlik artar, sizler rahat şekilde planlama, fiyatlama yapabileceksiniz. Yatırım noktasında her alanda önünüzü görebileceksiniz. Makrofinansal istikrar açısından dezenflasyon çok değerli bileşen.” Sürdürülebilir yüksek büyüme açısından sermaye piyasalarında derinleşmenin önemli olduğunu enflasyon tek haneye, düşük tek haneye indiğinde firmaların makul maliyetlerle kaynağa erişmesinin son derece olası olduğunu vurgulayan Bakan Şimşek, şunları söyledi: “Bugün bankacılık sistemimiz yükün büyük kısmını üstlenmiş durumda. Uzun vadeli finansman sağlıyorlar ama ciddi risk alarak yapıyorlar. Sermaye piyasalarının derinleşmesi kalkınma açısından çok değerli. Uzun vadeli finansmana erişim çok önemli bizim açımızdan. Tüm bunları enflasyonu tek hane, özellikle düşük tek haneye indirip tuttuğumuzda Türkiye’nin tüm bu avantajları rekabet gücüne yansıyacağını biliyoruz. Bizim firmaların 10 yıl vadeli tahvil çıkarabileceklerini düşünüyoruz. Bununla dünyada gerçekten çok büyük işler başarabiliriz, biz buna inanıyoruz.”
Mali disiplin alanında hükümetlerin çok iyi performansları olduğunu hatırlatan Bakan Şimşek, son 20 yılda bütçe açığının milli gelire oranının ortalamasının yüzde 2,4 olduğunu söyledi. Şimşek, bu sene yüzyılın felaketini depremin etkisiyle bütçe açığında önemli artış olduğunu kaydederek, her şeye rağmen bu yılki bütçe açığının OVP’de öngörülen yüzde 6’nın altında gerçekleşeceğini açıkladı.
Deprem hariç bırakıldığında ise bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 3’ten aşağı olacağını belirten Şimşek, kamunun iç ve dış brüt borç stokunun milli gelire oranının da yüzde 33 civarında olduğunu dile getirdi. Şimşek şunları söyledi: “Yüzde 33 gelişmekte olan bize benzer ülkelerin yarısından az. Dolayısıyla deprem etkisini kaldırabiliriz. 2026 sonunda kamunun brüt borcunun milli gelire oranını yüzde 36 olarak öngörüyoruz. Geçici yükselecek, ama tekrar aşağı çekeceğiz. Türkiye’nin toplamda yüksek borçlu olduğunu iddia etmek için zorlamak lazım. Hane halkı, devleti, şirketleri ve finansal kesimin borcunun milli gelire oranı yüzde 117, bize benzerlerde yüzde 250’yi aşıyor, dünya ortalaması yüzde 330. Bu sürdürülebilir yüksek büyümeyi sağlamak açısından. bizim için önemli bir avantaj.”
Bizim gibi ülkelerde cari açık ve bütçe açığını yani ikiz açığı yönetmenin zor olduğunu dile getiren Bakan Şimşek, “Dezenflasyonu sağlayıp, bütçe açığını azaltıp mali alan yaratmak makro istikrarı sağlanması için önemli. Biz hem cari açığı hem de bütçe açığını makul düzeylere indirmek zorundayız. İndirirsek makro finansal istikrarı kurarız” dedi. Şimşek, bütçede alan yaratmanın yapısal dönüşümler için gereken kaynaklar için de çok önemli olduğunu vurgulayarak, ‘dünyadaki yakın ve dost ülkenin al’ trendinin de Türkiye için fırsat yarattığını dile getirdi.
Yatırım taahhütlü avans kredisine çağrı
Doğal felaketlere hazırlık için de mali alan gerektiğini bu sene deprem yaralarını sarmak için 762 milyar lira harcadıklarını, seneye de 1 trilyonun üzerinde harcanacağını hatırlatan Şimşek, borçta nesiller arası adaletin sağlanmasının da çok önemli olduğuna işaret etti. Şimşek, borcun düşük olduğunu ancak bunu borç alarak finanse ederseniz gelecek nesilleri borçlandırmış olduğunuzu vergileri çok artırırsanız da bugünkü nesli faturayla baş başa bıraktığınızı vurgulayarak, nesiller arası adaletin tesis edilmesi gerektiğini söyledi.
İhracat odaklı sürdürülebilir yüksek büyümenin diğer bir önemli alan olduğunu söyleyen Şimşek, şöyle konuştu: “Biz 2024 yılında 2,2 trilyon lira vergiden vazgeçtik. Buna vergi harcaması diyoruz yarım trilyondan fazla parayı ARGE yatırım teşvikleri için almaktan imtina ettik, asgari ücrete vergi muafiyeti getirdik, yıllık maliyeti 630 milyar lira. Tarım, eğitim, sağlık ve dezavantajlı grupların korunması gibi teşvikler için vazgeçtiğimiz vergiler, 1 trilyon üzerinde.”
Yatırım taahhütlü avans kredisine dikkat çeken Bakan Şimşek dış ticaret açığında büyük rol oynayan önemli kalem olan 284 tane ürün tespit ettiklerini ve bunların özelliğinin yüksek teknolojili olmaları olduğunu söyledi. Bakan Şimşek şöyle konuştu: “Önümüzdeki 3 yıl içinde herhangi biriniz ben bu ürünlerden birini üretebilirim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nı teknik yeterlilikte, bankaları finansal fizibilitede ikna ettiğinizde Merkez Bankası’yla bu 284 alanda size 2 yıl ödemesiz TL cinsinden 10 yıl vadeli kredi sunuyoruz. Bankalarımız 10 yıl vadeli kredi vermekte zorlanıyorlar. Bununla yetinmiyoruz bir de faiz avantajı oluşturuyoruz. Şu anki piyasa faizlerine göre üçte bir oranında bir maliyetle bu kaynağa erişilebilecek. Faizi koymadık, projenin özelliğine bağlı olarak Merkez Bankası tarafından şekillendiriliyor. Bunu değerli buluyorum, lütfen listeyi inceleyin, bunu ben yaparım geliştirebilirim diyorsanız mutlaka gelin.”
Net ihracatın negatif etkisi olmasa yüzde 7-8 büyürdük
Türkiye’nin son 100 yılda reel olarak ortalama yıllık büyüme yüzde 4,8, hükümetleri döneminde yüzde 5,4 büyüdüğünü hatırlatan Şimşek, “Önümüzdeki dönemde de yüksek büyümeyi devam ettireceğimize inanıyoruz. Sorun büyüme net ihracatın katkısı çok sınırlı olması. Son 20 yıla bakınca ülkemiz reel yüzde 5,4 büyümüş 0,1’i net ihracat. Bu sene net ihracatın etkisi negatif. Nötr olsaydı Türkiye muhtemelen yüzde 7-8 büyüyor olacaktı. Bizim amacımız bu denklemi iyileştirmek. Enflasyonu düşürmek, cari açığı iyileştirmek, bütçe açığını iyileştirmek. Attığımız adımlar ve yapacağımız reformların tamamı büyümede yeniden dengelenmeyi sağlayacak“ diye konuştu.
Şimşek, cari açığı azaltmak, rezerv birikiminin diğer önemli hedef olduğunu dile getirerek dezenflasyon programının bütün bileşenleri, alınan tedbirlerin cari açığın da daha sürdürülebilir patikaya oturmasını sağlayacağına vurgu yaptı. Altın ithalatına dikkat çeken Şimşek son 20 yılda 8 milyar dolar iken, altın ithalatının bu sene 30 milyar dolar olduğunu, bunun normalleşmesinin gerektiğini dile getirdi.
Enerjide dışa bağımlılığın azaldığını, ihracata çok güçlü teşvikler verdiklerini, bu sayede 2026’da cari açığın yüzde 2,2 civarına düşeceğini ve bu dış yükümlülük gerektirmeden finanse edilebileceğini söyleyen Bakan Şimşek, “OVP uygulanmasıyla, enflasyonun tek haneye düşmesiyle birlikte küresel doğrudan yatırımların milli gelire oranla yüzde 2’ye çıkabileceğine inanıyorum., Yüzde 2 cari açığı borç almadan kalıcı uzun vadeli kaynak girişiyle finanse edebiliriz” dedi.
Kişi başı milli gelirde 85 milyon üstü nüfusu olan ülkelerin Türkiye dahil 6 olduğunu ve 80 milyon nüfus sınırı baz alındığında Türkiye’nin birinci olduğunu söyleyen Şimşek, yerel yatırımcıların portföy tercihlerinin de rezerv artışında önemli olduğunu kaydetti. Şimşek bu tercihin önümüzdeki dönemde ağırlıklı olarak TL varlıklar olacağına inandıklarını belirterek “Altın hariç yüzde 2’yi yakalamış durumda. Altın bir finansal varlık ama dövizle almak zorunda olduğunuz için altın ithalatı normalleşirse cari açıkta sürdürülebilirliği yakalamış oluruz. İhracata bizim çok ciddi desteğimiz var, mayıs ayına göre reeskont kredilerin limitini 10 kat arttırdık. Büyük ihtimalle ocaktan itibaren bunu daha da artıracağız, faizini yüzde 25,9 ile sınırladık. İhracatçının yüzde 40 döviz satma zorunluluğunu önümüzdeki aylarda değerlendireceğiz Eximbank’ın sermayesini yaklaşık yüzde 50 arttırdık ama yeterli bulmuyoruz” diye konuştu.
Hizmet ihracatındaki yüzde 50 matrah indirimini yüzde 80’e çıkaracaklarını söyleyen Şimşek ihracatçının böylece yüzde 5’lik düşük bir kurumlar vergisiyle karşı karşıya olduğunu da hatırlattı.
“Sürdürülebilir cari açık, makro finansal istikrar, rezerv birikimi daha istikrarlı güçlü büyüme, uluslararası doğrudan yatırım artışı ve kredibilite artışı bunların hepsini sağlayacağız. Çok kapsamlı yapısal reform gündemimiz var” diyen Şimşek, reformların saç ayağı varsa birinin dezenflasyon, birinin mali disiplin, birinin de yapısal dönüşüm olduğunu kaydetti.
Programın çalıştığının ilk sonucunun risk priminin düşmesinde görüldüğünü vurgulayan Bakan Şimşek, şöyle devam etti: “Bu gerçekten bu önemli. Bu bizim fonlama maliyetimizi, dış borç maliyetimizi belirleyen önemli bir unsur. Dolayısıyla şu anda 284’teyiz gelecek sene arzuladığımız nokta 200’ün altı mutlaka. Çünkü o zaman aynı vadede örneğin ABD tahvilleri o gün yüzde 3,5 ise kamu olarak biz yüzde 5 civarında maliyetle kaynağa erişebiliriz. Bu çok değerli. Bizde mayıs sonrası CDS düşüş 415 puanken gelişmekte olan ülkelerde düşüş 87 puan olmuş. Tahvil spreadleri yani borçlanırken aynı vadede ABD tahviline oranla bizim ödediğimiz ilave fark da önemli bir husus. Öncesinde gelişmekte olan ülkeler Türkiye’nin altında bizden daha ucuza borçlanırken, şimdi Türkiye, gelişmekte olan ülkelere göre çok daha görünür şekilde ucuza borçlanıyor.”
Gelecek sene fon akışı da iştah artacak
Kur oynaklığının gelişmekte olan ülkelerin oynaklık bandının en altında olduğunu vurgulayan Şimşek, mayısta bu oynaklık yüzde 557 seviyesindeyken, şu anda yüzde 7-8 civarına gerilediğini kaydetti.
Şimşek, şöyle devam etti: “Çok dolaştınız Türkiye’ye para gelmiyor dediler, biz kimseden para istemedik zaten piyasa bizi kolluyor. Paraya ihtiyacımız yok dedim. Türkiye’de acil bir dış kaynağı ihtiyacı var, gelin demedik. Programı anlatıp gelin yatırım yapın Türkiye’ye dedik. Fakat piyasalara haziran ekim arası 4,7 milyar dolarlık giriş var. Dördüncü çeyrek çok farklı değildir, sonuç itibariyle Türkiye’ye çok ciddi dozda kaynak girişi var.”
Gelecek yıl bazılarına göre mart bazılarına göre mayıs itibariyle küresel faizlerin inmeye başlamasıyla birlikte Türkiye gibi çok güçlü hikayesi olan ülkelere hem risk iştahının artacağını hem de fon akışının artacağını ve maliyetlerin de makul seviyelere ineceğini söyleyen Şimşek, “Gerçekten program çalışıyor. Cari açıkta düşüş başladı, mayısta 60 milyar dolara kadar çıkmıştı, şimdi yılı 44-45 milyar dolar civarında açıkla kapatacağız. Hala yüksek ama üçte ikisi altın kaynaklı… Dolayısıyla cari açık sürdürülebilir bir patikaya doğru evrilmiş durumda” diye konuştu.
Merkez Bankası hem brüt hem net rezervlerin seçimden sonra çok hızlı şekilde arttığını brüt rezervlerin 142,5 milyar dolar, swapları ayırmazsanız net rezervlerin 38 milyar dolar artıda olduğunu belirten Şimşek, uluslararası normlara göre yurtdışından alınan swaplar çıkartılsa orada bile Türkiye’nin rezervlerinin yaklaşık 17-18 milyar dolar arttığını vurguladı. Rezerv noktasında Türkiye’nin elinin güçlendiğini, kırılganlığın azaldığını söyleyen Şimşek, “Henüz yolun başındayız. İnanıyorum ki cari açıktaki daralma, porftöy tercihleri, yurtdışından fon akışıyla birlikte daha kalıcı şekilde rezerv artışı devam edecek. İyileşme çok net devam ediyor” dedi.
Türkiye’ye not artışı gelecek
Şimşek, not görünümünde iyileşme bulunduğunu, bunun önemli ama yetersiz olduğunu Türkiye’nin not artışını hak ettiğini vurgulayarak şunları söyledi: “Türkiye’nin dış borcunun fiyatlaması iki veya üç kademe yüksek nota tekabül ediyor. Reyting kuruluşları gelişmeleri not etmişler, teşekkür ediyoruz. Ama piyasa onların çok önünde. Piyasa fiyatlaması mevcut notların iki üç kademe üzerinde, dolaysıyla devamı gelecek. Not artışı gelecek. Türkiye büyük potansiyeli olan çalışma çağındaki nüfusu çok önemli. Milli gelirimiz yıl sonunda 1,1 trilyon dolar civarında olacak. Bu önemli bir eşik, satın alma gücü paritesiyle zaten Türkiye dünyanın 11’inci sırasında en büyük ekonomilerden biri. Önümüzdeki yıllarda küresel yatırımcılar niye Türkiye’de değiliz, ihmal edilemez önemli ekonomi demeye başlayacaklar. Ama bir şart var sabretmemiz lazım. Sabır ve kararlılıkla OVP’ye, taahhütlere bütün kesimlerin destek vermesiyle o noktaya geleceğiz. O noktaya geldiğinizde sizin finansmana erişim diye probleminiz olmayacak. Bankalar sizin peşinizden koşacak. Enflasyonu tek hareye indirdiğimizde sermaye piyasaları çok önemli alternatif alan olarak karşımıza çıkacak. Dolayısıyla biraz sabır ve kararlık. Biz bunu başaracağız. Hep birlikte toplumsal dayanışma ve desteğe ihtiyaç var. Programlar bu şekilde başarılır. Programlar sadece teknik birer doküman değildir gerçekçi olduğu oranda kararlılıkla uygulandığı ve toplumsal desteği kazandığı zaman başarılı olur. Biz bunu başarabiliriz.”
A Para Yayın Koordinatörü Özlem Doğaner açılış konuşmasında 5 yıl önce kurulduklarında ne yaparlarsa ülkeye faydalı olabileceklerini düşündüklerini belirterek bürokrat, akademisyen, reel sektörün fikrini anlatmak için bir platforma ihtiyacı olduğunu gördüklerini ve 11’incisi düzenledikleri Para Sohbetleri’ne başladıklarını hatırlattı. Bu sohbetlerde soruların yanıt bulduğunu sorunların çözüldüğünü söyleyen Doğaner, üzerlerine düşen görevi yerine getirmeye çalıştıklarını kaydetti.
Para Sohbetleri’nin ana sponsorluğunu Denizbank, Halkbank, Türk Telekom, Türk Hava Yolları, Vakıf Yatırım, Ziraat Bankası üstlendi. Zirvede Kuzu Grup, Koza Altın İşletmeleri, RHG Enertürk Enerji, Vakıf Katılım, Misyon Yatırım Bankası, İstanbul Finans Merkezi co-sponsor, Artemis Halı, Astaş Holding, Colendi, Damat Tween, Dap Yapı, Doğuş Çay, Finansal Kurumlar Birliği, Kuzey Marmara Otoyolu, Koleksiyon Mobilya, Papara, Phillip Capital, Rixos, Torkam Holding, Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği destek sponsoru olarak yer aldı.