Günümüzde gerek insanların hayatlarına mal olması gerekse tanı ve tedavi üzerinde sürekli gelişmelerin yaşanması nedeniyle kanser, her daim gündemin ana konularından biri olmaya devam ediyor. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bala Başak Öven, tedavide yaşanan tüm ilerlemelere rağmen, olumsuz yaşam alışkanlıkları ve erken tanıya yeterli özenin gösterilmediğini söyledi. Kanser Haftası dolayısıyla bazı noktaların altını çizen Prof. Dr. Öven, erken tanıyla özelikle bazı kanser türlerinin tedavi edilebilir hastalıklar arasında yer aldığını belirtti.
Kanser türleri, çevresel etkenler, farklı yaşam koşulları, alışkanlar, hormonal farklılıklar nedeniyle kadın ve erkekler arasında farklılıklar gösteriyor. Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bala Başak Öven, kadınlarda en sık görülen kanserlerin sırasıyla, meme, akciğer ve kolon kanseri iken, erkeklerle prostat, akciğer ve kolon kanseri olarak sıralandığını anlattı. Bu noktada özellikle sigara kullanımının artmasına bağlı olarak akciğer kanserinin kadınlarda da erkekler kadar sık görüldüğüne dikkat çekti.
YAPILAN DOĞRU YA DA YANLIŞLAR RİSKİ BELİRLİYOR!
Halen kanserin kesin nedeninin bilinmemekle birlikte özellikle değiştirilebilir risk faktörleri olarak tanımlanan yaşam tarzına bağlı hataların kanserin oluşmasında önemli bir etken olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Öven, sözlerini şöyle sürdürdü: “Meme kanserinde olduğu gibi cinsiyet, akciğer ve prostat kanserindeki gibi ileri yaş hastalığın ortaya çıkmasında değiştirilemez risk faktörleri olduğunu biliyoruz. Ancak bununla birlikte, değiştirebileceğimiz risk faktörlerini düzenleyerek kanserden korunabiliriz. Bunların başında sigarayı bırakmak geliyor. Sağlıklı beslenme, sebze meyve tüketimini artırmak, hayvansal gıdaların, özellikle işlenmiş et tüketimini azaltmak, egzersiz yapmak, obeziteden uzak durmak kanser riskini azaltmak için yapılması gerekenler arasında yer alıyor.”
HASTALIĞA DEĞİL HASTAYA ÖZEL TEDAVİ UYGULANMALI
“Tedavinin en önemli unsurları, hastalığa göre, hastalığın yaygınlığına göre, kişiye göre, yaşa göre tedavi değişiyor” diyen Prof. Dr. Öven, “Erken yakalanan kanserlerin bir kısmında hala cerrahi ön planda. Bunun yanında onkologlar olarak biz de kemoterapi sürecinde bu multidisipliner tedavi yaklaşımında yer alıyoruz. Hastalığın tekrar etme riskini azaltmak için cerrahi sonrası koruyucu kemoterapiler verdiğimiz gibi, sıçramalı hastalıklarda hastalığı kontropl altına almak için kemoterapi dışında, özellikle son yıllarda immünoterapi ve akıllı ilaç olarak tanımladığımız hedefe yönelik tedavilerin onkolojide adeta çığır açtığını söylemek mümkün.” diye konuştu.
“KANSER TEDAVİ EDİLEBİLİR HASTALIKLAR ARASINDA”
Kanser hala hayata mal olan bir hastalık olmakla birlikte erken tanıyla bugün kanseri tedavi edilebilir bir hastalık olarak nitelendirmenin mümkün olduğunu söyleyen Prof. Dr. Bala Başak Öven, sözlerine şöyle devam etti:
“Artık kesinlikle kanseri de tedavi edilebilir bir hastalık olarak nitelendirebiliriz. Elbette bu noktada tarama yöntemleri ile erken tanı koymak önemli. Meme kanseri, bağırsak kanseri, rahim ağzı kanseri hatta akciğer kanseri için tarama yöntemleri ile hastalık erken saptanıp tedavi edilebilirse, ölüm oranlarının azaldığını biliyoruz.
HASTANIN YAŞAM KALİTESİNİ KORUYARAK TEDAVİ MÜMKÜN
Akıllı ilaçlar ve immünoterapinin kemoterapi gibi yaşam kalitesini bozmadan etkili olurken, hem yaşam süresini uzattığını hem de hastaneye bağımlılığı azalttığını anlatan Prof. Dr. Öven, “Bu üç tedavi yönteminin kullanım amaçları, hedefleri birbirinden farklıdır. Dolayısıyla her hastalık ve hasta için tedavi yöntemleri farklılaşmaktadır” dedi. Prof. Dr. Öven sözlerine şöyle devam etti: “Metastatik hastalıkta ya da ameliyat olmuş lokal tedavisi tamamlanmış, tam iyileşmiş hastalarda koruma tedavisi olarak kemoterapiler kullanılır. Bunun yanında akıllı ilaçlar veya vücudun kendi bağışıklık sistemini artırarak kanserle savaşmasını sağlayan tedavi yöntemi olan immünoterapiler de kullanılan tedavi yöntemleri arasında yer almaktadır. Akıllı ilaçlar arasında ağızdan alınan tipleriyle hastaneye bağımlılığın azalması özellikle hastalar açısından çok önemli. Bununla birlikte baş edilebilir yan etkileri sayesinde de hastanın yaşam kalitesi korunduğu için tedavi sırasında hastanın psikolojisi de korunabiliyor.
Uzun yıllardır kullanılmasına karşın immünoterapinin de özellikle son 5 yıldır gündemde olduğunu söylemek mümkün. Çünkü bütün kanser türlerinde kullanılıyor. Vücudun kendi bağışıklık sistemini arttırarak, kanserle savaşmasını sağlayan bu tedavi bugün neredeyse bütün kanser türlerinde kullanılıyor. Üstelik yan etkileri de gribal semptomlar ya da cilt döküntüleri gibi tolere edilebilir etkilerdir.”
BAZI İŞARETLER UYARICI OLMALI
Prof. Dr. Öven, bazı kanser türleri için tarama yöntemlerinin bulunmakla birlikte bazılarında böyle bir imkanını da olmadığını hatırlatarak vücudumuzda görülen bazı işaretlerin uyarıcı olması gerektiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Öven konuyla ilgili şunları anlattı: “Meme, kolon, akciğer gibi bazı kanserlerde tarama yöntemiyle sağ kalımın uzadığı gösterilmiş. Örneğin 40 yaşından sonra yıllık yapılan mamografi ile, meme kanserine bağlı yaşam kaybı yüzde 40 azaltılmış. Ancak pankreas için böyle bir taramadan söz etmek mümkün değil. Bu durumda da semptomların farkında olmak lazım. Örneğin geçmeyen, tedaviye rağmen iyileşmeyen öksürükler, tedaviye rağmen iyileşmeyen öksürük. Kilo kaybı. Sonradan tespit edilmiş kansızlık. Vücutta ele gelen kitleler tespit edilmesi gibi durumlarda vakit kaybetmeden hekime başvurulmalı.”
TANIYI HASTADAN GİZLEMEYİN
Özellikle daha ileri yaşlarda ortaya çıkan kanserlerde toplum yapımızdan dolayı aile bireylerinin hastalığı gizlemeye çalıştıklarını ancak bunun doğru bir yaklaşım olmadığını söyleyen Prof. Dr. Öven, “Aslında tam aksine hastalığı, tedaviyi ve olabilecek yan etkiler konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıklarında yaşayabilecekleri konusunda daha fazla endişe duyuyor. Tam aksine hastalar bilgilendirildiklerinde tedaviyi ve olabilecek yan etkileri çok daha iyi tolere ediyor. Çünkü tedavi sırasında düzenli uyku, stres gibi motivasyonun da önemli olduğunu biliyoruz.” Diye konuştu.
“MEVSİMİNE GÖRE BESLENMELİ”
Tedavi sırasında kanser hastasının da her sağlıklı bireyin dikkat etmesi gerektiği gibi sağlıklı yaşam tarzına özellikle sağlıklı beslenmeye dikkat etmesi gerektiğinin altını çizen Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bala Başak Öven, uyarılarını şöyle aktardı: “Özellikle kanser açısından risk oluşturacak faktörlerinden uzak durmalı. Bunun başında sigara geliyor. Hastalara, sigaradan uzak durmasını, düzenli uyumasını, günde en azından 2-3 litre su tüketmesini öneriyoruz. Sağlıklı beslenme adına mevsiminde mevsimine göre yemek yenmeli. Tedavi alan hastalarda bağışıklık sistemi daha düşük olabileceği için özellikle enfeksiyon riski olabilecek açıkta kalmış yiyeceklerin bol su ile yıkanmasını tavsiye ediyoruz. Bunun yanında paketlenmiş, işlenmiş gıdadan uzak durulmalı ve hormon içermeyen taze meyve sebze tüketilmeli. Hastalara özellikle “şunu yemeyin bunu yemeyin” demiyoruz ama yara yerini iyileştirmesi ve bağışıklık sistemini artırmak açısından protein içeriği yüksek gıdalarla beslenmesini tavsiye ediyoruz. Yani kuru baklagiller, yumurta, et, süt, peynir öğünlerinde yer almalı. Ayrıca, hem sindirim sistemine hem de bağırsak mukozasına daha iyi geleceği için lifli beslenmeye özen göstermesi de yarar sağlıyor. Ancak bunların dışında özellikle yemesi ya da yememesi gereken gıdalar gibi bir liste söylemek, kural koymak söz konusu değil.”
ŞEKER HASTALIĞI BESLEMEZ, KİLOYU ARTIRIR!
Prof. Dr. Bala Başak Öven, tedavi sırasında hastaların en sık sorduğu ve merak ettiği konulara dikkat çekerek şu açıklamalarda bulundu: “Hastaların en çok sorduğu sorulardan biri de şeker tüketimi. Bu konuya da açıklık getirmekte fayda var. Şeker tüketimi hastalığı beslemez. Ancak bunun yanında özellikle prostat, meme, bağırsak kanseri gibi bazı kanser türlerinde göbek etrafında yağlanma yani kilo artıyı hastalık açısından risk oluşturabildiği için hastanın kilo almaması önemli. Dolayısıyla kilo almayı engellemek için rafine şeker tüketimini azaltmak gerekir. “Ben dondurma yedim, çikolata yedim hastalığım tetiklenir mi” elbette ki münferit olarak bu besinleri tüketmek hastalığı tetiklemez. Önemli olan nokta hastanın günlük enerji ihtiyacını karşılayacak şekilde dengeli bir beslenme düzenine sahip olmasıdır.”