DOLAR
36,5904
EURO
39,9984
ALTIN
3.424,98
BIST
10.464,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
21°C
İstanbul
21°C
Çok Bulutlu
Çarşamba Çok Bulutlu
22°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
24°C
Cuma Çok Bulutlu
24°C
Cumartesi Az Bulutlu
25°C

İngiliz Medyası “Sahte Hasta Kılığı” ile Yine Türkiye Sağlık Turizmini Hedef Aldı

İngiliz Medyası “Sahte Hasta Kılığı” ile Yine Türkiye Sağlık Turizmini Hedef Aldı
04.03.2025 11:12
12
A+
A-

Türkiye, son yıllarda sağlık turizmi alanında elde ettiği büyük başarılara rağmen, İngiliz basınında sistematik bir dezenformasyon kampanyasının hedefinde. Son 5 hafta içinde İngiltere’nin önde gelen medya organlarında 18 farklı manipülatif haber yayımlanarak Türkiye’nin sağlık sektörüne yönelik algı yönetimi yapılmaya çalışıldı. Bu haberlerde, Türkiye’de tedavi olan yabancı hastalarla ilgili gerçekler çarpıtılarak sansasyonel başlıklar ve etik dışı habercilik yöntemleriyle Türkiye’nin itibarı zedelenmek isteniyor. Global PR Ajansı FL PR & Communications tarafından son 5 haftada (15 Ocak – 20 Şubat 2025 aralığında) yapılan kapsamlı uluslararası medya taramasında, Birleşik Krallık basın ve yayın organlarında Türkiye’ye yönelik 18 farklı dezenformatif haber tespit edildi. Özellikle Mirror, Daily Mail, The Sun, The Express, The Independent, The Telegraph gibi yayınlarda çıkan bu haberlerde; saç ekimi, dental tedavi, obezite cerrahisi ve estetik operasyonlar başta olmak üzere Türkiye’nin sağlık turizmi ekosistemi çok sert bir dilde hedef alınıyor.

Türkiye Sağlık Turizminde Dünya Çapında Başarı Yakaladı

Türkiye, yüksek kaliteli sağlık hizmetlerini uygun maliyetlerle sunarak küresel sağlık turizminde önemli bir konuma yükseldi. İletişim Başkanlığı’nın açıklamasına göre 2024 yılında Türkiye’nin 2 milyon sağlık turisti kabul ettiği ve 3 milyar dolar gelir elde ettiği bildirildi. Türkiye’nin modern hastaneleri, uluslararası akreditasyonlara sahip sağlık kuruluşları ve deneyimli doktor kadrosu sayesinde, kozmetikten ileri tedavilere geniş yelpazede hizmet sunuluyor. Bu başarının ardında yüksek standartlar, devlet desteği ve rekabetçi fiyatlandırma gibi etkenler bulunuyor. Ancak bu popülarite, son dönemlerde bazı basın organlarının olumsuz haberler ve sahte hasta kılığına giren muhabirler üzerinden yarattığı dezenformasyon dalgasıyla gölgelenmeye çalışılıyor.

Londra merkezli Global Halkla İlişkiler ve Algı Yönetimi Şirketi FL Communications’ın kurucusu ve İletişim Danışmanı Furkan Lüleci, Birleşik Krallık’taki bazı kurum ve finansörlerin, NHS dahil olmak üzere çeşitli kanallardan medyayı fonlayarak Türkiye aleyhine sistematik kampanyalar yürüttüğü olasılığına dikkat çekti ve şöyle konuştu:

“Türkiye’deki klinik ve hastanelerin uluslararası standartlarda sunduğu sağlık hizmetleri, global ölçekte rakipsiz avantajlar sunuyor. Ancak son 5 haftada tespit ettiğimiz 18 dezenformatif haber, sistemli bir karalama kampanyasının işareti. ‘Hastaların dişlerini kaybettiği’, ‘saç ekimi sonrası mağdur kaldığı’ veya ‘estetik operasyonlarla ölümler yaşandığı’ iddiaları, tekil vakaları abartarak ya da tamamen çarpıtarak tüm sektöre mal ediyor. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve USHAŞ öncülüğünde; yurt dışında doğru veri akışını sağlayacak, kriz iletişimi, itibar yönetimi ve hukuksal savunma mekanizmalarını acilen güçlendirmeliyiz.

Birleşik Krallık merkezli muhabirler, Londra veya diğer şehirlerde düzenlenen sağlık turizmi fuarları ve konsültasyon etkinliklerinde hasta kılığına girerek, Türk klinik ve doktorlarını tuzağa düşürmeye çalışıyor,

“Türkiye’de ölümcül obezite cerrahisi” veya “dişlerini geri dönülmez şekilde kaybettiler” gibi sansasyonel başlıklar, istatistiksel verilere dayanmadan yayınlanıyor,

Tekil komplikasyon vakaları, Türkiye’nin genel sağlık turizmi kalitesini lekelemek üzere tüm sektöre mal ediliyor,

NHS veya özel kuruluşların basını dolaylı/dolaysız finanse ederek, Türkiye’ye karşı “gidilmesin, tehlikeli” algısını pekiştirdiği yönünde bulgular bulunuyor.

Örneğin, Mirror gazetesinde 20 Şubat 2025’te peş peşe yayınlanan dört ayrı haberde, “BBL, Tummy Tuck, Obezite Cerrahisi”nin Türkiye’de “uçuk vaatlerle, düşük standartlarda”sunulduğu iddia ediliyor. Aynı gün The Sun ve Daily Mail de benzer haberler manşetlerine taşıyor. Ayrıca The Telegraph, Leeds Live, Manchester Evening News, Daily Record gibi mecralar da hasta mağduriyeti hikâyeleri üzerinden Türkiye’yi hedef alan içerikler yayınlıyor.

Öne çıkan iddialarda, “uluslararası standartların olmaması”, “doktorların ehil olmadığı”, “ameliyatların riskli ve denetimsiz yapıldığı” gibi temalar işleniyor. Ancak bu haberlerde çok azı, gerçek vaka istatistikleri, bilimsel veriler, uluslararası akreditasyon belgeleri veya hastane başarı oranlarına değiniyor.

İngiliz muhabiler, haberlerinin sonuna “Türkiye’de bir sağlık hizmeti aldın ve memnun değil misin? Hemen bana bir e-posta gönder!” şeklinde ibarelerle e-posta adreslerini haberlere dahil ederek, dezenformasyonları artırma hedefinde.

Son beş haftada art arda çıkan bu 18 haber, gerçekleri çarpıtarak Türkiye’yi sağlık turizmi konusunda güvensiz göstermeye çalıştı. Bu haberlerde genellikle münferit olumsuz vakalar abartılarak genelleştiriliyor, bağlamından koparılmış bilgiler ve sansasyonel başlıklar ile okuyucularda korku ve endişe yaratılıyor.

İşte son birkaç hafta içinde yapılan bazı haberler:

1.Belfast Live – “Warning NI companies liable to give employees time off…” başlıklı haber

Tarih: 08.02.2025

Muhabir: Connor Lynch

Haberde, Kuzey İrlanda’daki işverenlerin, Türkiye’de estetik operasyon geçiren çalışanlarına komplikasyonlar nedeniyle daha fazla izin vermek zorunda kalabilecekleri uyarısına yer veriliyor. Bu tür vurgular, Türkiye’de sağlık hizmeti almak isteyenlerin iş ve özel hayatlarının ciddi risk altında olduğu algısını güçlendirerek, tekil örnekleri tüm sağlık turizmi sektörüne genelliyor.

2. Daily Mirror – “I flew to Turkey for £5k surgery I saw on Snapchat” başlıklı haber

Tarih: 21.02.2025

Muhabir: Demi Kutuzi – Sarah Tulloch

Haberde, Türkiye’de sosyal medya (Snapchat) reklamı aracılığıyla ucuz görünen estetik ameliyat için giden bir kişinin yaşadığı olumsuz deneyim anlatılıyor. Bu tekil hikâye üzerinden “Türkiye’de ucuz ama güvenilmez estetik operasyonlar” şeklinde genelleyici bir mesaj veriliyor ve okurda korku uyandırmaya yönelik, sansasyonel bir dil kullanılıyor.

3. Daily Mirror – “I wanted my face to look like X” başlıklı haber

Tarih: 21.02.2025

Muhabir: Susie Beever

Bu haberde, istediği yüz görünümüne kavuşmak için Türkiye’ye giden bir kişinin pişmanlığı ve komplikasyonları vurgulanıyor. “Hayal kırıklığı” hikâyesi; tüm Türk sağlık turizmi sektörünü tehlikeli gibi gösterecek şekilde anlatılarak, istisnai olaylar genele mal ediliyor.

4. Daily Express – “Experts demand crackdown on rogue medical tourism” başlıklı haber

Tarih: 19.02.2025

Muhabir: Hanna Geissler

Haberde, “düzensiz” ve “tehlikeli” tıbbi turizm uygulamalarına karşı yaptırım talep edilirken, özellikle Türkiye örneği öne çıkarılıyor. “Rogue medical” gibi ifadelerle bütün bir sektöre yönelik güvensizlik yaratılmaya çalışılıyor; izole vakalar genelleştirilerek sunuluyor.

5. Daily Mail – “I spent £10,000 on a hair transplant after women on dating apps said they were repulsed” başlıklı haber

Tarih: 19.02.2025

Muhabir: Simon Mills

Haberde, saç ekimi amacıyla Türkiye’yi tercih eden bir kişinin hikâyesi olumsuz yönleriyle ele alınıyor. “Kadınlar kelliğe tiksiniyor” gibi çarpıcı ifadelerle kişisel kaygılar ön plana çıkarılıyor ve Türkiye’de yapılan işlemlerin kalitesi sorgulanıyor. Haberin tonu, estetik uygulamaların Türkiye’de ucuz ama riskli olduğu önyargısını körüklüyor.

Furkan Lüleci: “Türkiye Algı Yönetiminde Daha Proaktif Olmalı”

FL PR & Communications’ın kurucusu Furkan Lüleci, İngiliz basınındaki bu olumsuz kampanyaya karşı Türkiye’nin acilen daha proaktif bir strateji geliştirmesi gerektiğini vurguladı. Lüleci, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Türkiye’nin sağlık turizmindeki başarılarının bazı çevreleri rahatsız ettiğini belirterek şunları söyledi:

“Türkiye, sağlık turizminde dünya çapında güvenilir bir marka haline gelirken bu tür asılsız ve abartılı iddialara karşı sessiz kalmamalı. Her geçen gün büyüyen bir sektörümüz var ancak uluslararası medya bizi yanlış tanıtırken bunu düzeltmek için proaktif bir halkla ilişkiler ve algı yönetimi stratejisi yürütmek zorundayız. Türkiye’nin hikâyesini biz anlatmazsak, başkaları çarpıtarak anlatmaya devam edecek. Geçtiğimiz hafta Londra’da düzenlenen Uluslararası Sağlık Turizmi Fuarı, İngiliz medyasının “gizli muhabir” yöntemiyle gerçekleştirdiği dezenformasyon içerikli haberlerle yeniden gündeme geldi. Özellikle bazı İngiliz basın organlarının, fuarda hasta kılığına girerek Türk sağlık kuruluşlarını “etik dışı ve tehlikeli işlemler sunmakla” suçlayan haberleri, Türkiye’nin hızla büyüyen sağlık turizmi sektörüne yönelik olumsuz algıyı körükledi.”

Lüleci, son dönemdeki dezenformasyon içerikli haberlere karşı Türkiye’nin yeterince hızlı ve etkili bir yanıt veremediğinin altını çizdi. Özellikle uluslararası medyada çıkan hatalı bilgilerin anında düzeltilmesi ve kamuoyuna doğru verinin ulaştırılması konusunda eksikler olduğunu dile getiren Lüleci, hem devlet kurumlarının hem de özel sağlık sektörünün iş birliği içinde hareket etmesi gerektiğini ifade etti.

“Maalesef bugüne kadar bu karalama kampanyalarına karşı reaksiyonumuz yetersiz kaldı. Devlet yetkililerimizden hastanelerimize kadar tüm paydaşlar, Türkiye’nin itibarını korumak için bu meseleyi ciddiye alıp birlikte aksiyon almalı. Sağlık Bakanlığı, turizm otoriteleri ve özel hastaneler ortak bir iletişim planı dâhilinde çalışmalı, doğru bilgiyi doğru zamanda uluslararası kamuoyuyla paylaşmalı”, diye konuştu.

Lüleci’ye göre, güçlü bir PR ve iletişim stratejisi ile hem bu tür yanlış algılar düzeltilebilir hem de Türkiye’nin sağlık turizmindeki gerçek hikâyesi dünya çapında daha iyi duyurulabilir. “Elimizde memnun ayrılan binlerce yabancı hasta örneği, uluslararası akreditasyon belgeleri ve istatistiklerle kanıtlanmış başarılar var. Bunları etkili şekilde anlatmalıyız” diyen Lüleci, Türkiye’nin iletişim dili ve yöntemlerini gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.

İngiliz Oyununu Bozma Zamanı

İngiliz basınında son dönemde art arda çıkan bu tür haberlerin rastlantı olmadığını düşünen uzmanlar da bulunuyor. Sektör temsilcileri, özellikle Birleşik Krallık’ta bazı çevrelerin Türkiye’nin sağlık turizmindeki atılımından rahatsızlık duyduğunu ve olumsuz haberlere adeta zemin hazırladığını belirtiyor.

Britanya basınının tek taraflı ve abartılı bir dille Türkiye’yi hedef alması, aynı zamanda İngiltere’nin kendi sağlık sistemindeki sorunları örtbas etme çabası olarak da yorumlanıyor. Bilindiği üzere, Britanya’da ulusal sağlık sistemi NHS, uzun bekleme süreleri, yüksek maliyetler ve personel yetersizliği gibi ciddi sıkıntılarla boğuşuyor. Her yıl on binlerce Britanyalı, ülkelerinde zamanında veya uygun fiyata alamadıkları tedaviler için Türkiye gibi ülkelere yöneliyor. Bu durum karşısında İngiliz yetkililer sık sık vatandaşlarını yurtdışında “ucuza” ameliyat olmamaları konusunda uyarıyor . Örneğin İngiliz Sağlık Bakanlığı yetkilileri, düşük fiyatlı operasyonların “alt standart bakım” riski taşıdığını iddia ederek halka “yurtdışında yaptıracağınız ucuz ameliyatların bedeli sağlığınız olabilir” mesajı veriyor. İngiliz doktorlar da basına verdikleri demeçlerde, NHS’in yurtdışı sağlık turizmi furyasının bıraktığı enkazı toparlamak zorunda kaldığını söylüyor; obezite cerrahisi veya saç ekimi için Türkiye’ye giden hastalardaki komplikasyon artışına dikkat çekiyorlar . Ancak bu açıklamalar yapılırken, Britanyalı hastaların neden yurtdışına yönelmek zorunda kaldığı – yani İngiltere’de uygun zamanda, uygun fiyatta hizmet alamadıkları gerçeği – göz ardı ediliyor.

İngiliz basınının Türkiye’yi hedef alan bu tutumu, meslek etiği açısından da sorunlu. Haberciliğin temel ilkesi olan dengeli ve doğruluk odaklı yayıncılık, yerini tek yanlı ve ön yargılı bir söyleme bırakmış durumda. Gazetecilerin, haberlerinde ilgili tarafların görüşlerine yer vermeden, Türkiye’deki sağlık otoritelerinden bilgi almadan sadece sansasyon uğruna bu tür içerikler üretmesi eleştiri topluyor. Basının kamuoyunu aydınlatma görevi, maalesef bazı durumlarda kamuoyunu manipüle etme aracına dönüşüyor. Bu durum İngiliz medyasının itibarına da gölge düşürüyor; zira uluslararası arenada böylesine bariz bir karalama kampanyası yürütmek, objektif gazetecilikten sapma olarak değerlendiriliyor. Kendi sağlık sistemlerindeki eksikleri perdelemek adına başka bir ülkeye bu şekilde yüklenmek, etik olmadığı kadar uzun vadede sürdürülebilir de değil.

Türkiye İçin Küresel İletişim Atağı Zamanı

Tüm bu gelişmeler ışığında, Türkiye’nin sağlık turizmi alanındaki kazanımlarını koruması ve dezenformasyonu bertaraf etmesi için küresel arenada daha güçlü bir iletişim stratejisi geliştirmesi hayati önem taşıyor. İletişim Danışmanı Furkan Lüleci’ye göre, gerek kamu otoriteleri gerekse sektör oyuncuları vakit kaybetmeden ortak bir plan dahilinde harekete geçmeli.

Bu stratejinin bazı temel bileşenleri şöyle olmalı:

1. Uluslararası medyada Türkiye hakkında çıkan yanıltıcı haberlere anında yanıt verecek bir hızlı reaksiyon ekibi kurulmalı. İddialar ortaya atıldığı anda, Sağlık Bakanlığı veya ilgili kurumlar veri ve kanıtlarla doğrusunu açıklamalı. Örneğin, spesifik bir vaka haberi çıktığında, o vakanın detayları, hastanın geçmişi, uygulanan prosedürün dünya genelindeki riski gibi bilgiler derhal kamuoyuyla paylaşılmalı.

2. Türk sağlık sektörünün başarılarını ve pozitif hasta deneyimlerini vurgulayan proaktif iletişim kampanyaları yürütülmeli. Yurt dışında özellikle sosyal medya ve geleneksel medya üzerinden, Türkiye’de sağlığına kavuşan hastaların hikâyeleri, istatistikî başarı oranları, uluslararası ödüller ve akreditasyonlar düzenli olarak servis edilmeli. Böylece kamuoyunda dengeli bir perspektif oluşması sağlanacaktır.

3. Yabancı basın mensupları Türkiye’ye davet edilerek hastaneler, klinikler ve sağlık turizmi tesisleri yerinde basın gezisi ile gezdirilmeli. Bağımsız gazetecilerin doğrudan gözlem yapması ve Türk sağlık sistemini ilk elden tecrübe etmesi sağlanırsa, önyargıların kırılması mümkün olacaktır. Ayrıca, önemli medya kuruluşlarında Türkiye’nin sağlık alanındaki temsilcileri aracılığıyla röportajlar, basın bültenleri yayınlanması teşvik edilmeli.

4. Sağlık Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, sağlık turizmi dernekleri ve özel sektör temsilcileri arasında koordinasyon artırılmalıdır. Tek sesli ve tutarlı bir söylem geliştirilerek, tüm paydaşlar Türkiye’nin sağlık turizmi markasını güçlendirmek için uyum içinde mesaj vermeli. Bu kapsamda, kriz iletişim planları hazırlanmalı ve olası bir dezenformasyon dalgasına karşı kimlerin, ne şekilde açıklama yapacağı önceden belirlenmeli.

Bu adımların hayata geçirilmesi, Türkiye’nin sadece mevcut karalama kampanyasını bertaraf etmesi için değil, aynı zamanda sağlık turizminde sürdürülebilir büyümeyi sağlaması için de kritik önemde. Global arenada rekabet eden bir sağlık turizmi merkezi olarak Türkiye, kendi anlatısını güçlendirmek ve imajını korumak durumunda.

Furkan Lüleci, Türkiye’nin iletişim stratejilerini uzun vadeli bir perspektifle planlaması gerektiğini vurgulayarak şu çağrıyı yaptı:

    “Sağlık turizminde yakaladığımız başarıları kalıcı hale getirmek ve ülkemize yönelik haksız karalama kampanyalarını etkisiz bırakmak bizim elimizde. Türkiye’deki büyük hastane gruplarına danışmanlık veren uluslararası bir algı yönetimi şirketinin kurucusu olarak, tüm yetkilileri ve sektör paydaşlarını bu konuda bilinçlenmeye ve birlikte hareket etmeye davet ediyorum. Doğru stratejilerle, ülkemizin sağlık alanındaki gerçek potansiyelini dünyaya en doğru şekilde anlatabiliriz.”

Türk sağlık sektörü oyuncuları ve yetkililer, bu çağrıya kulak vererek gerek içerde gerek dışarda itibar yönetimine yatırım yapmaya davet ediliyor. İngiliz basınındaki dezenformasyon kampanyasına verilecek en iyi yanıt, başarımızı daha gür bir sesle dünyaya duyurmak ve yanlışları bıkmadan düzeltmek olacaktır. Türkiye, sağlık turizminde elde ettiği ivmeyi korurken, aynı zamanda iletişim alanında da proaktif davranarak hak ettiği itibarı koruyacaktır.