DOLAR
35,7862
EURO
37,2791
ALTIN
3.213,21
BIST
10.082,10
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
15°C
İstanbul
15°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Hafif Yağmurlu
14°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
12°C
Pazar Hafif Yağmurlu
11°C
Pazartesi Çok Bulutlu
8°C

“Gidin Erdoğan’ı israf konusunda ikna edin”

“Gidin Erdoğan’ı israf konusunda ikna edin”
30.01.2025 14:53
5
A+
A-

Sözcü TV’de Özlem Gürses ile “Para Politika” programına katılan Babacan, turpun büyüğü tartışmaları, sanal kumar, enflasyonla mücadele, konut sorunu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adaylığına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Turpların büyükleri heybede. Bunu dediğimiz için rahatsız oldular” ifadelerine tepki gösteren Babacan, “Yani Sayın Erdoğan heybesinde artık başarı olmadığı için heybesindeki turplara bakmaya çalışıyor, heybesine koyacak turp arıyor etrafta” diye konuştu.

 

“Biz diyoruz ki sanal kumarın tamamıyla mücadele etmeniz lazım”

İktidarın sanal kumarı tekelleştirdiğini belirten Babacan, “Kendisine en çok destek veren bir yayın kuruluşunun sahibine aynı zamanda bir de sanal kumar yetkisini verin. ‘Tekel olarak sanal kumarı bu oynatacak’ diye… Kumarhane açılmasının yasak olduğu bir ülkede herkesin cep telefonuna kumar makinelerini yerleştirin, ondan sonra da adil yönetimden bahsedin, gençlikten bahsedin… Gençlere o kadar üzülüyorum ki… Şu yasal ve yasal olmayan sanal bahislerin reklamlarına bir bakın. Birbirinden farkı var mı? Birisi yasal, birisi yasadışı… Şu anda ne diyor Maliye ve Hazine Bakanı? ‘Yasadışı kumarla mücadele ediyoruz’ diyor. 200 bin tane site kapatacağız diyor. Ya arkadaş 200 bin site açılana kadar aklınız neredeydi? Durdunuz durdunuz niye bugün kapatıyorsunuz? 200 bin sitenin olmasını neden bekliyorsunuz? Bu yasadışı olan… Ama yasadışı çoğaldıkça yasal olanın kârı düşüyor ya… Kendilerine destek veren yayın kuruluşunun kârı düşüyor ya… Yasal olanın onlar işletiyor ya… ‘Yasadışı ile mücadele edeceğiz’ diyorlar. Biz diyoruz ki sanal kumarın tamamıyla mücadele etmeniz lazım… ‘Sanal kumar bu kadar kolay ulaşabilen, çocukların, gençlerin kolayca girip telefonlarından oynayabilecekleri bir şey olmamalı’ diyoruz. Bu aile facialarına sebep oluyor diyoruz. İnsanlar canına kıyıyor bu yüzden… Gerçekten bu iktidarın yaptığının hiçbir tutarlılığı yok” dedi.

 

“Gidin Erdoğan’ı israf konusunda ikna edin”

Enflasyonla asıl mücadelenin tasarrufla ve devletin harcamalarını düşürmekle olacağını kaydeden Babacan, Cevdet Yılmaz ve Mehmet Şimşek’e de seslendi. Babacan, “Ben diyorum ki neden korkuyorsunuz? Sayın Cevdet Yılmaz, Sayın Mehmet Şimşek, Ya gidin Sayın Erdoğan’a, ikna edin, deyin ki ‘Efendim asıl israfın büyüğü burada. Biz 1 liralık deprem konusunu 2 liraya 3 liraya mal ediyoruz. Şu Avrupa Birliği’nin kamu ihale yasasını getirelim, uygulayalım. Bakın nasıl tasarruf edeceğiz? Devletin harcamaları nasıl düşecek? Asıl enflasyonla mücadele böyle olacak.’ Gidin ikna edin Erdoğan’ı. Niye yapamıyorlar? Niye demiyorlar? Çünkü arkadaşlarımızın yetki alanı çok çok sınırlı. Böyle başkalarının menfaatine, o bahsettiğim menfaat şebekelerine dokunmaya çalıştıkları anda birisi geliyor ellerine vuruyor. Cıs, çek elini oradan, karışma. Giremiyorlar oralara. Yoksa ben niyetlerinin iyi olduğunu biliyorum, bu her iki arkadaşımızın da. İmkanları olsa bu konularda Türkiye’de işleri düzeltme yolunda teknik çalışmayı yönetebilecek kapasiteleri olduğunu da biliyorum. Ama yapamıyorlar. Yaptırılmıyor” diye konuştu.

 

“Bir avuç insan rant kazanıyor, milyonlarca insan pahalı evlerde oturmak zorunda kalıyor”

Babacan, konut fiyatlarının yüksek olmasının nedeninin Türkiye’de arsa üretiminin rant odaklı olmasından kaynaklandığını belirtti. Babacan, “Türkiye’de konut sorunu sadece depremle ilgili bir sorun değil. Bugün kiralar uçtu gitti. Bir asgari ücrete bakın, bir emekli maaşına bakın, bir de kiralara bakın. Yani artık insanların barınma ihtiyacını karşılaması hızla büyükşehirlerde imkânsız hale geliyor. Peki hiç düşündük mü konut niye pahalı Türkiye’de? Yani bu sadece inşaat malzemesinin artışlarıyla ilgili bir konu değil. Konut pahalı çünkü Türkiye’de yeterince hızlı arsa üretilmiyor arsa. Bu işin içinde maalesef belediyeler de var. Ya Türkiye koskoca ülke. Bugün Florida’da bir apartman dairesi aldığınızda Miami’de diyelim. Bir apartman dairesi aldığınızda 100 lira ödediğinizde bunun 25-30 lirası arsa payıdır. Türkiye’de bunun yüzde 50’si arsa payıdır. Türkiye’de arsa çok pahalıdır. Çünkü arsa üretimi hep rant, rant, rant gözlüğü takılarak yapılır Türkiye’de. Böyle tatlı tatlı üretelim, azar azar üretelim. Burada bir emsal değişikliği ihtimali mi var? Hemen bir rant mekanizması kurulur. Bir avuç insan kazanır bu rantı. Ama milyonlarca insan pahalı konutlarda yaşamak, yüksek kira ödemek ve çok pahalıya ev almak zorunda kalır. Ev almak şu anda bizim toplumumuzun kahir ekseriyeti için artık imkânsız hale geldi. Normal bir özel sektörde ya da devlet memuru maaşıyla bir konut alayım artık bir hayal haline geldi. Bunun en önemli sebebi Türkiye’de yeterince hızlı arsa üretilmemesidir” değerlendirmesinde bulundu.

 

“Ben bugün ülkenin Cumhurbaşkanı olayım, 6 ayda Konut Finansmanı Kurumunu kurar konut üretimine bol ve ucuz kaynağı sağlarım”

Yüksek konut kredileri konusunu da değerlendiren Babacan “Bir de tabii finansman çok pahalı Türkiye’de. Merkez Bankası’nın yüzde 45 faiz uyguladığı bir ülkede konut kredi sistemi nasıl çalışsın Allah aşkına? Gelişmiş bütün ekonomilerde bir konut finansmanı kurumu bulunur. Bu konut finansmanı kurumu uluslararası piyasalardan ve iç piyasalardan toptan ve ucuz şekilde kaynağı temin eder. Ve karşılığında bunun gayrimenkul olduğu için, konutlar olduğu için, sağlam bir teminat olduğu için de bu ucuza bulduğu kaynağı yine ucuza sadece konut üretimi için sisteme devreder. Sistem; bankaları da içeren, konut finansman kurumunun merkezinde olduğu, Hazinenin de belli ölçülerde içinde olduğu bir sistem. Ben bugün ülkenin cumhurbaşkanı olayım, 6 ayda bu kurumu kurarım. En geç 1 senede çalıştırmaya başlarım. Bol ve ucuz kaynağı konut üretimine sağlarım. Çalışan örnekleri var. Gidin Allah aşkına bir heyet gönderin. Bilmiyorsanız öğrenin. Bilmiyorsanız biz gelelim anlatalım. Biz teknik heyetimizi göndeririz, anlatırlar” dedi.

 

“Sayın Erdoğan 2014’te söz verdiği gibi siyasetten çekilseydi, bugün Türkiye 25 bin dolarlık millî gelirlere ulaşmıştı”

“Eğer 2014’te söz verdiği gibi AK Parti’nin kuruluş akitleşmesinde olduğu gibi, Sayın Erdoğan günlük siyasetten çekilseydi ve orada gerçekten parti içi demokrasiyle farklı bir yönetim modeli ortaya çıksaydı, bugün Türkiye 25 bin dolarlık millî gelirlere ulaşmıştı. Nasıl 10 yılda 3 bin 500 dolardan 12 bin 500 dolarlık millî gelirlere çıktıysa Türkiye ikinci 10 yılda da 12 bin 500’den 25 bine çıkacaktı.”

 

“Etrafındaki menfaat şebekesi, ‘Siz giderseniz biz batarız’ diyemedi”

Babacan, “Etrafındaki menfaat şebekesi dedi ki ‘Efendim siz giderseniz ülke batar.’ Diyemediler ki ‘Efendim biz sizin sırtınızdan nemalanıyorduk. Siz giderseniz bizim artık nemalanacak istifade edecek etrafımızda kimse kalmaz ama siz gitmeyin biz batmayalım.’ Dediler ki ‘Siz giderseniz Türkiye batar.’ Halbuki ‘Siz giderseniz biz batarız’ diyemediler” eleştirisinde bulundu.

 

“Ana muhalefet hata yapıyor; Erdoğan ile pazarlığa giriyor”

Babacan, muhalefete de eleştirilerde bulunarak, “Bakın burada ana muhalefet partisi de büyük bir hata yapıyor, buradan söylemek zorundayım. Pazarlığa giriyorlar, diyorlar ki ‘Eğer iki buçuk yıl sonra seçim olursa biz tekrar Sayın Erdoğan’ın adaylığının önünü açarız’ diyorlar. ‘Getirin Meclise, mecliste oylayalım. Mecliste erken seçim kararı alalım ve Erdoğan’ın önünü’ açalım diyorlar. Ya siz niye bunu yapıyorsunuz? Niye yanlış bir iş yapıyorsunuz? Niye böylesine temel bir devlet yönetim ilkesini bir pazarlık haline getiriyorsunuz?” değerlendirmesinde bulundu.

 

“Erdoğan artık kenara çekilmelidir”

İktidar ve muhalefete eleştirilerine devam eden Babacan, “Artık bu ülkede bir iktidar değişikliği lazım ama ülkeyi yönetenin de değişmesi lazım. Çok temel bir kuraldır. Bugün bakın basit bir banka şubesi değil mi? Bir banka şubesinin müdürünü ne kadar da başarılı olursa olsun 5 yıldan fazla o şubenin başında tutmazlar. Daha iyi bir şubeye belki terfi ettirirler ama değiştirirler. Niye? Çünkü 5 yıldan fazla bir bankada şube müdürlüğü yapan bir insan, artık kural tanımamaya başlar. Özel ilişkilerle kredi vermeye başlar. Düşünün ki herhangi bir banka şubesinde 20 yıldır aynı şube müdürü iş yapsın. O banka şubesi batar. Eşe-dosta kredi dağıtmaktan, o kişisel ilişkilerden batar. Çok temel bir devlet yönetimi ve organizasyon yönetimi ilkesidir bu. Artık Sayın Erdoğan, bu ülkenin bir dönemine belki olumlu katkılarda bulunan ama daha sonraki döneminde de artık ülkeyi yönetemeyen bir lider olarak artık bir kenara çekilmelidir. Bu ülkede sadece bir iktidar değişikliği değil, aynı zamanda ülkeyi yöneten kişinin ve kişilerinin de değişmesi gerekir. Yoksa hiçbir sorun çözülmez. Ben buradan bütün muhalefete de çağrı yapıyorum; ‘Bakın böyle pazarlıklara girmeyin, yanlış yapıyorsunuz’ diyorum” ifadelerine yer verdi.

 

“Türkiye’nin mutlaka güçlü bir parlamentoya, bağımsız bir yargıya sahip sistemle yönetilmesi gerekir”

Türkiye’de uygulanan mevcut sistemi “İlkesiz bir yönetim tarzı” olarak nitelendiren Babacan, “Biz boşuna parlamenter sistem demiyoruz. Bakın DEVA Partisi kuruldu kuralı 5 yıldır ‘Parlamenter sistem olmazsa bu ülkede hiçbir sorunu çözemezsiniz’ diyoruz. Türkiye’deki her konuda her konuda her sorunda çözümleri ürettik. Yüzlerce sayfalık eylem planları hazırladık ama asıl önemli olan yönetim sistemi ülkenin. Türkiye’nin bir an önce güçlendirilmiş bir parlamenter sistemle yönetilmesi gerekiyor. Güçler ayrımı gerekiyor. Yani yargının bağımsız çalışması gerekiyor. Yürütme erginin yani hükümetin meclis üzerindeki etkisinin sınırlı olması gerekiyor. Denge kontrol dediğimiz denetim sistemlerinin olması gerekiyor. Seçilmiş bile olsa halkın iradesiyle seçilmiş olsa bile ülkeyi yönetenlerin hukuk çerçevesinde çalışması gerekiyor. Çünkü hukuk yoksa kurallara uyulmuyorsa demokrasi sadece seçimden ibaret olan bir mekanizma haline gelir. Sandıktan çıkan kafasına eseni yapar. Demokrasi bu değildir. Demokrasi evet seçimdir ama aynı zamanda da hukuktur. Bunun işlemesi için de mutlaka Türkiye’nin güçlü bir parlamentoya sahip bağımsız bir yargıya sahip bir sistemle yönetilmesi gerekir” diye konuştu.