DOLAR
34,5424
EURO
36,0063
ALTIN
3.006,41
BIST
9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
9°C
İstanbul
9°C
Parçalı Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C
Salı Çok Bulutlu
11°C
Çarşamba Az Bulutlu
13°C

“Bu bir hormonlu büyüme”

“Bu bir hormonlu büyüme”
01.02.2024 12:03
40
A+
A-

DEVA Partili Milletvekili Burak Dalgın, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında hükümetin ekonomi politikasını değerlendirdi. Dalgın, ekonomi politikasını şu ifadelerle özetledi: “Büyüme illüzyonu ve orta direğe ilan edilen savaş.”

 

DEVA Partisi Balıkesir Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Burak Dalgın, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında hükümetin ekonomi politikasını değerlendirdi.

Konuşmasına, Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesiyle başlayan Dalgın şu ifadeleri kullandı:

“Kendisinin vekilliğinin düşürülmesi kararı hukuk ve demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçti. Hem Anayasanın hükümleri hem de milli irade çiğnendi. Hukuk da temsil de sakatlandı. Tarihe not düşelim: muhalefetteyken hukuku dillerinden düşürmeyenler, senelerce milli irade kavramının arkasına saklanarak siyaset yapanlar, bugün suspus haldeler. Tarihe not düşelim: yürürlükteki anayasayı umursamayanlar yeni ve özgürlükçü bir anayasa yapamazlar.

Tarihe not düşelim: biz gerçek bir beka meselesi olan İstiklal Harbi’ni bile Meclis öncülüğünde vermiş bir milletiz. Bugün de Türkiye’nin yegâne çıkış yolu evrensel kalitede hukuk ve demokrasidir. Bunun için çalışıyoruz, çalışacağız.”

 

“Bu bir hormonlu büyüme”

“Bir soru ile başlayalım: Ekonomimiz büyüyor mu?” sorusuyla konuşmasına başlayan Dalgın, devamında şu ifadeleri kullandı:

“Bir açıdan cevap evet. Hükümete ve TÜİK’e sorarsanız Türkiye son beş yıldır ortalama her yıl yüzde 4.5 büyüyor. Unutmayalım, bu reel, yani enflasyonun üzerindeki büyüme. Ama milletin vekili olarak benim muhatabım iktidar değil vatandaşlarımız.

Kıymetli vatandaşlarım, siz geçen yıla göre daha zengin, daha müreffeh bir hayat sürüyor musunuz? Siz ülkemizin büyümesinden adil pay aldığınızı düşünüyor musunuz? Sizin cebinize enflasyonun üzerinde bir refah payı giriyor mu?

Cevabınızın hayır olduğunu duyar gibiyim. Bunun sebebi açık. Adını net koyalım: bu bir hormonlu büyüme.”

 

“Aynı ülkede, aynı anda hem ucuz ekmek kuyrukları hem de Ferrari satış rekorları görüyoruz”

Dalgın, konuşmasının devamında hormonlu büyümenin toplumsal etkilerine dikkat çekti:

“Hormonlu büyüme sahte, hormonlu büyüme sağlıksız, hormonlu büyüme ahlaksız. Sahte, çünkü bu büyüme yanlış faiz politikası, Merkez Bankası’nın arka kapı satışları, rahmetli Özal’ın ‘kendilerini akıllı, uyanık sananların dalaveresi’ diye tarif ettiği KKM gibi uygulamalarla sağlandı. Sahte değil, külliyen sahte bir büyüme!

Sağlıksız, çünkü hükümetin ekonomi yönetimi milletimizin dengesini bozdu. Fiyat algımız kalmadı. İki anahtar, yani bir ev ve bir araba hedefti, hayal oldu. En tepedeki yüzde yirmi, yani beş milyon hane, milli gelirin yarısını elde etti. Orta direk eridi.

Ahlaksız, çünkü 2014’ten beri sadece en tepedeki yüzde 5’in, yani 4.5 milyon kişinin milli gelirdeki payı artmış. Tekrar ediyorum: 95 kişinin payı azalmış, 5 kişinin payı artmış. Üstelik bu etkinin büyük çoğunluğu 2021’den sonra gerçekleşmiş!

Bunun neticesinde, aynı ülkede, aynı anda hem ucuz ekmek kuyrukları hem de Ferrari satış rekorları görür olmuşuz.

Bunun neticesinde, anneler çocuklarının beslenme çantalarından endişe ederken ‘restoranlar dolu, ekonomi iyi’ diye savunmalar başlamış.

Bunun neticesinde, Türkiye’nin bir ucu İspanya, bir ucu Bangladeş olmuş.”

 

“Bu ahlaksız tablonun en büyük mağduru ise orta direk, temel olarak da ücretli kesim”

Dalgın, orta direğin çöküşünü ve ücretli kesimin millî gelirdeki azalan payını şu ifadelerle açıkladı:

“Bu sahte, bu sağlıksız, bu ahlaksız tablonun en büyük mağduru ise orta direk, temel olarak da ücretli kesim.

Vatandaşlarımız emeğiyle, alın teriyle gece gündüz çalışıyor, üretiyor, ekonomimizin çarklarını döndürüyor. Ama bu büyümeden, zenginleşmeden hak ettikleri payı alabiliyorlar mı? Maalesef hayır!

Mesela, 2020 ile 2022 yılları arasında reel olarak ortalama ücretler sabit kalmış. Yani ücretli kesim büyümeden hiç pay alamamış.

Mesela, 2019’da her 100 liranın 31 lirası işgücü ödemelerine giderken, bu pay 2022’de 24 liraya kadar gerilemiş. Yani, sadece üç yılda çalışanlarımızın millî gelirden aldıkları 4 paydan 1’ini kaybetmiş.

Nitekim, sanayimizin amiral gemisi İSO 500 şirketlerinin faaliyet kârı 2017-2022 yılları arasında, beş yılda 6 katına çıkarken kişi başı ücret bunun yarısı kadar, 3 kat artmış.

Neticede çalışanlarımız giderek asgari ücrete doğru itilmiş.

Mesela, 2007’de Türkiye’de ortalama ücret asgari ücretin 2,4 katıyken bugün bu oran 1,7’ye gerilemiş. Çeşitli araştırmalar, özel sektörde çalışanların yüzde en az yüzde 80’inin, asgari ücretin iki katının altında, yani en düşük memur maaşının altında kazandığını gösteriyor.

Bu mesele sadece çalışanlarımızı değil, emeklilerimizi de etkiliyor.

2003’te en düşük memur emeklisinin maaşı asgari ücretin 1,9 katı. En düşük işçi emeklisinin maaşı asgari ücretin 1.5 katı. En düşük Bağ-Kur emeklisinin maaşı asgari ücret kadar imiş. Bunların hepsi bugün asgari ücretin altında. Bazıları neredeyse yüzde 60’ı kadar!

Nitekim emeklilerimizin nüfusumuza oranı artarken, milli gelirden aldıkları pay düşüyor. 2009-2022 arasında emeklilerin nüfusa oranı yüzde 12,6’dan 16,3’e çıkmış; emekli aylıklarının milli gelire oranı ise yüzde 6,8’den 4,5’e düşmüş. Yani emeklinin milli gelir payı yarıya inmiş.

Tüm bunlar, orta direğin yok olması demektir. İki kişi, iyi maaşla çalışan bir ailenin, yoksulluk sınırında yaşaması demektir. Bırakın iki anahtarı, yani ev-araba almayı hayal etmeyi, ayın sonunu getiremeyen milyonlarca insan demektir. Alın teriyle, emeğiyle çalışıp kazanan ülkemize de kazandıran vatandaşlarımıza reva görülen bu adaletsiz bölüşüme razı değilim!”

 

“Bu korkunç tablo iktidarın bilinçli tercihlerinin bir sonucu”

Burak Dalgın, konuşmasının devamında iktidarın bilinçli şekilde orta direği çökerttiğini, vatandaşlarımızı paryalaştırdığını ve üst kesimi zenginleştirdiğini ifade etti:

“Peki, karşımızdaki bu adaletsiz tablo iktidarın bilgisizliğinden, beceriksizliğinden mi kaynaklanıyor? Bu noktaya kazara mı gelindi?

Elbette hayır! Orta direğin çökertildiği, millî gelirin bu denli adaletsizce dağıtıldığı, asgari ücretlinin ve emeklinin açlık sınırına sürüklendiği bu korkunç tablo iktidarın bilinçli tercihlerinin bir sonucu.

Değerli vatandaşlarım,

İktidar; demokratik hukuk devletinin sigortası olan, demokrasi ve adalet talebini en güçlü şekilde dile getiren orta direği bilinçli şekilde çökertiyor. Düşünüyorlar ki orta direk çökerse demokratik hukuk devletine olan talep de çökecek. Daha önce de bu kürsüde söyledim: iktidar, milyonlarca vatandaşımızı bilinçli bir şekilde paryalaştırıyor. ‘Öz vatanında barınamayan, ısınamayan, beslenemeyen, dinlenemeyen, yuva kuramayan ve kurduğu yuvayı da ayakta tutamayan’ milyonlarca insanımız var. Düşünüyorlar ki ulufe dağıtır gibi sosyal yardım dağıtarak, milyonlarca insanı bu yardımlara bağımlı hâle getirerek iktidarda kalmaya devam ederiz. Çökertilen orta direğin, paryalaştırılan milyonlarca vatandaşımızın karşısında da hormonlu büyümenin nimetlerini bir avuç zengin insana dağıtıyorlar. Bu insanları çok sevdiklerinden mi peki? Tabii ki de hayır! Siyasetin finansmanını, seçim kampanyalarının maliyetini, teşkilatların giderlerini ülkenin kaynaklarıyla zenginleştirilen bu bir avuç insan üzerinden karşılıyorlar. Alt ve orta sınıfta yer alan on milyonlarca vatandaşımızın emeğiyle kazandığı parayı ceplerinden alıp, bir avuç insana dağıtıyorlar. Bunu da iktidar da kalabilmek için yapıyorlar.”

 

“Orta direkten alıp zengine veren bu tersine Robin Hood mekanizmasının üç enstrümanı var: Faiz, vergi, KKM”

Dalgın, tersine Robin Hood gibi işleyen bu sistemin üç enstrümanını şu ifadelerle açıkladı:

“Orta direkten alıp zengine veren bu tersine Robin Hood mekanizmasının üç enstrümanı var: Faiz, vergi, KKM.

Faiz ile başlayalım. 2024 bütçesinde faiz için ayrılan para ayda 100 milyar lira. Donanmamızın amiral gemisi TCG Anadolu’nun maliyeti 20 milyar lira. Her hafta bir TCG Anadolu’yu faiz diye yakıyoruz. Yılda tarıma ayrılan destek 91 milyar lira. Her ay bir senelik tarım desteğini faiz diye yakıyoruz. Bu yüzden bütçenin odağı Balıkesir değil New York, Konya değil Londra, Diyarbakır değil Hong Kong.

Vergi ile devam edelim. 2024 bütçesinde vergi gelirlerindeki artış yüzde 75! Asgari ücretliye ve emekliye zar zor verilen maaş artış yüzde 49. Hangi vatandaşımız gelirinin yüzde 75 artmasını bekliyor? Üstelik üç liralık verginin 2 lirası vatandaşın cebinden çaktırmadan alınan KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerle tahsil ediliyor. Allah aşkına, adalet bunun neresinde?

Son olarak, bir avuç insanın 2,5 trilyon liranın üzerindeki parasını kurdaki artıştan, yüksek enflasyondan koruyan KKM. Düşünsenize, seçimden bu yana KKM için Merkez Bankası’ndan karşılıksız para basılıp ödenen tutar 800 milyar!  Bir yılda sanayiye verilen desteğin on katı!”

 

“Bu sahte, bu sağlıksız, bu ahlaksız girdaptan çıkmak için üç önerim var”

Burak Dalgın, konuşmasının sonunda sorunların çözümü için önerilerini paylaştı:

“Bu sahte, bu sağlıksız, bu ahlaksız girdaptan çıkmak için üç önerim var. Buna 3K diyebiliriz. Birinci K, kapsamlı; yani adaletten dış politikaya, eğitimden ekonomiye uzanan bir politika seti. İkinci K, külfeti adil dağıtan; yani temel ürünlerdeki vergilerini indiren, gelir vergisi dilimlerini güncelleyen ve orta direği koruyan bir yaklaşım. Üçüncü K, kalkınma seferberliği; yani üretimin, yatırımın, istihdamın, ihracatın ve girişimciliğin önünü açan bir hamle. Bu 3K, asgari ücretlilerimizi ve emeklilerimizi insan onuruna yakışır bir hayat standardına taşıyacak, çökmekte olan orta direği yeniden ayağa kaldıracak ve bizi güçlü, sürdürülebilir, kapsayıcı ve en önemlisi gerçek bir büyümeye kavuşturacaktır. Unutmayalım, demokratik hukuk devletine olan yürüyüşümüz ancak bunu başarırsak yeniden ivme kazanır.”