DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Mardin’de iftarda yaptığı basın toplantısında gündemi ve Türkiye’nin durumunu değerlendirdi. Babacan, Türkiye’nin ekonomik durumunun kötü olduğunu altını çizdiği konuşmasında şunları dedi:
“DEVA Partisinin değerli genel merkez kurul üyeleri, değerli il başkanımız,
teşkilat mensuplarımız;
Sivil toplum kuruluşlarımızın, iş dünyamızın değerli temsilcileri;
Kıymetli muhtarlarımız;
Soframızı büyüten, bizlere eşlik eden değerli misafirlerimiz;
Hanımefendiler, beyfendiler;
Değerli Basın mensupları,
Mardin İl Teşkilatımızın düzenlediği iftar programımıza hoş geldiniz, sefalar
getirdiniz.
*****
Ramazan; büyük sofralarla, kalabalık masalarla güzel.
Ramazan; soframızı büyüttükçe, yemeğimizi paylaştıkça bereketli.
Rabbim, tüm milletimize, böyle güzel, kalabalık iftar sofraları nasip eylesin.
*****
Değerli arkadaşlar;
Yerel seçimler yaklaştı; il il, ilçe ilçe, mahalle mahalle çalıştık, çalışıyoruz.
Adaylarımız seçim bölgelerini sokak sokak, ev ev dolaştılar, dolaşmaya devam
ediyorlar.
Çalmadık kapı bırakmıyorlar.
Biliyorsunuz, biz devlet parası harcayan, belediye parası harcayan, büyük
bütçeleri olan partilerden değiliz.
Yandaş medyamız yok, televizyon kanallarımız, gazetelerimiz de yok.
Ülkenin ulusal kanalı, halkın vergileriyle finanse edilen TRT kurulduk kurulalı
bizi hala o gün bugündür görmezden geliyor.
Peki biz ne yapıyoruz?
Çok çalışıyoruz. Evet, çok çalışıyoruz.
TRT onlarınsa sokaklar, caddeler mahalleler bizim diyoruz.
Belki büyük bütçelerimiz yok ama, seslerini duyurabilmek için canla başla
çalışan kadrolarımız var.
Bunlardan biri de, bizim Kırşehir Belediye Başkan adayımız.
Belki duymuşsunuzdur.
Ulusal basına bir miktarda olsa kendisini duyurdu.
Bayram Yıldız.
Seçim kampanyası için ne yapmış?
200 lirayı temsili bastırmış broşür ebadında ve 200 lirayla bir zamanlar neler
alınabildiğini gösteren de bir tasarım yapmış broşür içerisine.
Sokak sokak, mahalle mahalle dolaşmış.
Bu broşürle, bir zamanlar bu ülkenin refah seviyesinin nerelerde olduğunu
şöyle bir milletimize hatırlatmış.
Ülkenin bolluk dolu, bereket dolu günlerini o güzel espriyle hatırlatmaya
çalışmış.
Büyüklerimizin bir lafı vardır; “Kötü komşu insanı ev sahibi yapar” derler,
değil mi?
Basın ambargosu sayesinde, biz de her gün insanlara kendimizi anlatacak,
partimizi tanıtacak farklı çalışmalar yapıyoruz.
İnsanlara ulaşmak için her yolu deniyor; sokak sokak çalışıyoruz.
31 Mart’a kadar da inşallah durmak yok, yorulmak yok.
Kimsenin şüphesi olmasın:
DEVA kadroları, her türlü imkânsızlığa rağmen, insanlara o bolluk bereket
dolu günleri; o bereketli Ramazan sofralarını hatırlatmaya inşallah devam
edecek.
*****
Değerli arkadaşlar,
Ülkemizde şu anda “Rahat geçinebiliyorum, benim bir sorunum yok” diyen
insan neredeyse kalmadı.
Asgari ücretlisi de geçinemiyor, emeklisi de geçinemiyor.
Memuru da geçinemiyor, esnafı da.
Çiftçisi de geçinemiyor, işçisi de.
Öğrencisi de geçinemiyor, işletmecisi de.
Ev almak, araba almak şu anda vatandaşlarımızın kahir ekseriyeti için sadece
bir hayal oldu.
İnsanlar alacakları peynirin, zeytinin gramını hesap etmeye başladı.
Bize ilköğretim çağında ne öğrettiler?
Türkiye misafirperver bir ülkedir dediler, değil mi?
Gidilen bir evde, yemek yemeden misafir bırakılmaz dediler, değil mi?
Bugün insanlar, iftara birilerini çağırırken iki kere düşünüyorlar.
Markete, pazara giden herkes görüyor;
Küçük bir tereyağı, 250 gramlık küçük paket tereyağı en ucuzu 70-80 lira.
İnsanlar artık kırmızı eti geçtim, tavuk eti bile alamıyorlar sofralarına.
Birbirinden uzaklaşıyor insanımız. Beraberce vakit geçirmek, sosyalleşmek
zorlaşıyor.
“Nerde o eski Ramazanlar” derlerdi ya büyüklerimiz; tam da öyle.
Nerde o eski Ramazan sofraları, nerede o bolluk, bereket?
Biliyorsunuz, biz ”eşit vatandaşlık” diyerek yola çıktık.
Ama iktidar, meseleyi yanlış anladı; herkesi yoksullukta eşitledi adeta.
Bugün bir aile, komşusunu yemeğe çağırsa, akrabalarına bir sofra kursa
hemen o ailenin bütçesi sarsılıyor.
10 kişilik bir iftar sofrası, hele bir de kırmızı et ya da tavuk eti varsa dünyanın
parası artık.
Önceden, insanlar ramazan paketleri alır, ihtiyacı olanlara verirlerdi.
Artık Ramazan paketlerinin yanlarına yanaşılmıyor;
Ramazan paketlerinin bile ucuzları çıktı; içinde malzemelerin alındıkları küçük
versiyonları çıktı.
Onları bile küçülttüler.
Küçücük Ramazan paketleri bile en az bugün 350-400 liraya temin
edilebiliyor.
Fakat madem Kırşehir’den Bayram kardeşimiz bizlere hatırlattı, gelin sizlerle o
200 liranın çıktığı tarihe şöyle bir yolculuk yapalım hep beraber.
Biliyorsunuz 200 liralık banknot ilk defa 2009 yılının ocak ayında tedavüle
sürüldü.
Orada, bu Ramazan soframız için bir alışveriş yapalım.
Tarih Ocak 2009.
Bir Ramazan paketi oluşturalım. Bakalım ne kadar tutacak:
Yemeklerin olmazsa olmazı, 1 litre Ayçiçek yağını herhalde pakete koymak
lazım değil mi?
1 kilo pirinç, 1 paket makarna, 1 litre süt ekleyelim.
Yemek sonrası çaysız olmaz. 1 paket çay, 1 kilo şeker koyalım paketimize.
Yeter mi? Yetmez. Şu anda 200 liranın 1 kilosunu bile alamadığı peynirden de
Ocak 2009’da şöyle paketimize 1 kilo peynir koyalım.
2009’un 200 lirasından bahsediyoruz, kolay kolay bitmiyor değil mi?
Etsiz olmaz. Gelin paketimize 1 kilogram da kuzu eti koyalım.
Kaç para tuttu şöyle bir tahmin edin.
Ocak 2009.
50 lira 88 kuruş arkadaşlar.
Neler aldığımızı tekrar sıralayım mı?
Ayçiçek yağı aldık; çay, şeker, pirinç, makarna, süt aldık; 1 kilogram beyaz
peynir aldık; 1 kilogram da kuzu eti aldık.
50 lira 88 kuruş tuttu.
200 lirayı bitiremedik.
Parayı verdik üzerine bir de 149 lira 12 kuruş paranın üstünü aldık.
Ramazan’ın bereketli günleri, işte böyleydi.
200 liraya tam 40 litre Ayçiçek yağının alınabildiği günlerdi onlar.
Bahsettiğimiz yıllar çok eski yıllar değil.
Daha dün.
Şimdilerde 6 buçuk dolar bile etmeyen 200 liralık banknot 134 dolar ediyordu,
134 dolar.
200 lirayla 134 dolar alabiliyordunuz, şu anda 6 buçuk dolar ediyor.
İnsanların maaşlarıyla birikim yapabildiği;
O birikimle ev, araba alma hayali kurabildikleri günlerdi o günler.
İnsanların evine korkmadan misafir çağırabildikleri; emeklilerimizin kiralarını
ödeyebildikleri, ucuz et sıralarında, ucuz ekmek sıralarında beklemedikleri
günlerdi onlar.
Sofraların kalabalık, yüzlerin güleç, dertlerin az olduğu günlerdi o günler.
Geçenlerde saha çalışmalarımızda bir emekli vatandaşımız dedi ki; “Başkanız
sizin dönemde ben hiç çekinmeden 10 tane arkadaşımı yemeğe davet
edebiliyordum. Bugün ben tek başıma gidip bir restoranda emekli maaşımla
yemek yiyemem. O iş bitti benim için” dedi.
Ama inşallah hep beraber o güzel günlere çok çalışarak tekrar ulaşacağız.
Hatta çok daha güzeline ulaşacağız.
Kimsenin şüphesi olmasın;
Bu yerel seçimlerde evet belediye başkanlarımızı seçeceğiz ve meclis
üyelerimizi seçeceğiz ama tabii bununla ilgili hazırlık yapmış olmak, bununla
ilgili vatandaşlarımızın karşısına hazır çıkmak çok önemli.
Bakın biz yerel seçimler geliyor diye apar topar seçim beyannamesi açıklayan
siyasi partilerden değiliz.
Bundan tam 2 sene önce Yerel Yönetimler ve Şehircilik eylem planımızı
açıkladık.
2 sene önce.
Sayfalar dolusu karınca yazısı dualarla belediyecilik nedir? Şehircilik nedir?
Yerinden yönetim nedir? Burada açıkladık.
Buda yetmedi ilk DEVA Belediyeciliği Etik Kurallar Bildirgesi’ni açıkladık.
Bu da Türkiye’de bir ilk.
Daha önce kimsenin aklına gelmemiş ne hikmetse.
Ve böylece bizim belediye başkanlarımızın hangi ahlaki kurallar çerçevesinde
belediye yöneteceklerini yazılı esaslara bağladık.
Hatırlayalım, ben bunu başbakan yardımcısıyken zamanında siyasi etik kanun
hale getirmeye çalıştığımda Sayın Erdoğan ne demişti?
Basın mensuplarımız hatırlar. Çünkü basına da düşmüştü o gün.
“Eğer bu senin dediklerini yaparsak etik kurallara ahlaki kurallara uyan bir
kanun çıkarırsak partiye il başkanı ilçe başkanı bulamayız” dedi.
Ve bu o gün basına düştü.
Biz ne yaptık? Yasayı değiştiremedik ama partimizin kendi kurallarını ortaya
koyduk.
Bu seçimler evet yerel seçimler, belediye başkanlarımızı seçeceğiz, yerel
yönetimlerle alakalı belediye meclis üyelerimizi seçeceğiz ama sandıktan
çıkacak sonuçla aynı zamanda hükûmete bir uyarı niteliği taşıyacak.
Yani eğer belediye başkanından memnun değilsek, eğer özellikle hükûmetten
iktidardan memnun değilsek bu yerel seçimler aynı zamanda iktidara bir sarı
kart göstermek için de çok önemli bir fırsat.
Sarı kart göstereceğiz ki, “Arkadaş, hukuk tanımıyorsun, kurallara
uymuyorsun, faul yapıyorsun, anayasayı dinlemiyorsun, anayasa mahkemesi
karar alıyor uyumuyorsun” diye bu sarı kartı hep beraber hükümete
göstermemiz gerekiyor.
Sonra da inşallah o kalabalık sofralara, buradaki gibi kalabalık sofraların tüm
Türkiye sathında oluşmasına başlayacak bir dönemin de inşallah önünü açmış,
başlatmış olacağız.
*****
Değerli arkadaşlar;
Ekonomik gidişatın maalesef sosyal sonuçları da oluyor:
Her türlü yasadışı kumar, fuhuş ve bahisler memlekette tavan yapmış
durumda.
Gayri meşru olup olmadığına bakmaksızın hızla zengin olma, köşeyi dönme
anlayışı yaygınlaştı gitti memlekette.
Helal nedir, haram nedir, hızla birbirine karışıyor.
“Alın teriyle kazanmak”, “helalinden kazanmak” kavramları artık unutuluyor.
Toplumumuzun dokusu, bu kötü yönetim ve ekonomik sebeplerle çürüyor.
Evet, son yıllarda Erdoğan’ın ülkeyi sürüklediği tablo maalesef bu.
Ekonomik sorunların getirdiği ahlaki yozlaşma maalesef toplumun dokusunu
bozuyor.
*****
Tüm bunlara şahidiz arkadaşlar, ama umutsuz da değiliz.
Asla umudumuzu kaybetmeyeceğiz.
Bu büyük ve güzel ülkemiz için hep beraber çalışmaya devam edeceğiz.
Sofralarımız büyüsün, bereketli günlerine kavuşsun diye il il, ilçe ilçe, mahalle
mahalle çalışacağız.
İnşallah, bu günleri hep birlikte, dayanışma içinde, çözüm üreterek, siyaset
üreterek, çalışarak atlatacağız.
Çocuklarımıza zengin ve özgür bir Türkiye bırakacağız.
*****
Değerli arkadaşlar;
Şu anda bakıyoruz Türkiye’de siyaset tamamen kimlik üzerinden yapılır hale
geldi.
Her türlü istismar var.
Partilerin biri diyor ki, “Ben sucuyum sen de sucusun onun için bana oy ver”
diyor.
Öbürü diyor ki, “Ben falanım sen de falansın onun için bana oy ver” diyor.
Arkadaş sen falansın filansın sucusun burcusun… Bu memleket için ne
yapacaksın önce onu bir açıkla.
Daha önce bu memleket için ne yaptın? Hangi taşı hangi taşın üzerine koydun
onu bir açıkla.
Türkiye’nin yarınları ile ilgili planların nedir projelerin nedir bir koy bakayım
ortaya.
Yok.
Bakın ben demin sarı kart gösterdim ya, bu sarı kartı benden sonra başka
genel başkanlar taklit etmeye başladı biliyorsunuz.
Sarı kart gösteren Parti liderleri var.
Ama bizim bir de Türkiye’nin DEVA’sı çalışmamız var.
23 ayrı alanda çözümlerimizi ortaya koyduğumuz bir çalışma var.
Fasikül fasikül hazırladık ansiklopediye çevirdik.
Sarı kartı taklit etmek kolay haydi şunu bir taklit edin de göreyim bakalım.
Yapamazlar çünkü bunları hazırlayacak kadrolar bizde var.
Ülkeyi yönetme tecrübesi temiz, ehil, dürüst kadrolarla çalışma geleneği ilkesi
bizde var.
Onun için biz bunları yapabiliyoruz.
Onun için A’dan Z’ye Türkiye’nin bütün sorunlarının çözümünü hazırladık.
Hukuktan adalete, ekonomiden dış politikaya, sağlıktan eğitime aklınıza ne
geliyorsa ne geliyorsa tamamının çözümü hazır.
Ve bunu lafta değil sözde değil yazılı olarak açıkladık ki işin ciddiyeti olsun ve
inşallah Türkiye’yi yönetme sorumluluğu üstlendiğimizde vatandaşlarımızın
karşısına verilmiş yazılı taahhütlerle çıkalım ve hepsini tek tek yerine
getirelim.
Ben tekrar bugünkü davetimize icabet ettiğiniz için, iftar soframızı
paylaştığınız için tüm kıymetli misafirlerimize teşekkür etmek istiyorum.
Allah tüm milletimize ekmeğimizi paylaşacak ramazan sofraları nasip etsin.
Tuttuğumuz oruçlar kabul olsun.
Yaptığımız ibadetler kabul olsun.
Ramazan’ın bereketi tüm ülke genelinde hâkim olsun diyorum ve bu duygu ve
düşünceler içerisinde ramazanınızı tekrar tebrik ediyor bir kez daha soframızı
büyüttüğünüz için hepinize tek tek şükranlarımı sunuyorum.
Sağ olun var olun diyorum.1